Yükleniyor
Yusuf YILMAZ Hocaefendimiz, Babası Mehmet Emin Efendi ve annesi Redife hanım’in çocuğu olarak 1907 yılında Güneysu/Kıbledağı Köyünde dünyaya geldi. Dedesi Ali Efendidir. Dedesinin adından dolayı aileye sonraları Alefendiler denmiş. Her kuşakta ilme önem veren bir ailenin mensubu olan hocaefendi, Osmanlı Devletinin tarih sahnesinden çekilme sürecinde girdiği zor şartlar altında, yöresel imkanlar ölçüsünde eğitim görmüştür. İlk Kur’an eğitimini Taşpınarlı (Çonçikli) Tahir Efendiden almıştır. Daha sonra hafızlığa başlayan hocamız, Köseoğullarından Hafız Bilal Efendiden hıfzını tamamlamıştır.Hafız Tahir Efendiden Ta’lim dersleri gören hocamız, bir süre Kıraat ilmi derslerine devam etmiş ise de Hafız Tahir Efendinin Trabzon Lisesine Arapça-Farsça hocası olarak atanması nedeniyle bu tahsili yarım kalmıştır. Ardından, Selamet (Kanboz) Köylü Kandemir Hüseyin Efendiden Sarf, Ortaköy (Setoz)’lu Molla Mehmetoğullarından ilmiyle meşhur Ömer (Yılmaz) Efendiden de Sarf, Nahiv, Mantık, Maani, İsagoci, Fıkıh, Fıkıh Usulü, Tefsir, Tefsir Usulü, Hadis Usulü dersleri görerek medrese tarzı icazet aldı.
Kur’anı Kerim okumanın yasak olduğu zorlu yıllarda gizli mahzenlerde, merdiven altlarında, kuytu köşelerde Kur’an-i Kerim, İlmihal öğrenmeye ve öretmeye çalıştı. Hayatını ilme adamış olan hocaefendimiz 1925-1970 yılları arasında daima ders okuttu, halka vaaz etti. 1955 yılına kadar Kıbledağı (Setoz) Köyünde hizmet verdi.
Mustafa Efendinin 1955 yılında vefatı üzerine Güneysu (Potomya) Merkez Camii İmam Hatipliğine atandı. Vefatına kadar bu görevde kaldı. Görev süre içersinde bir çok din alimi yetiştiren Yusuf Yılmaz Hocaefendimiz, Güneysu’yu bir ilim merkezi haline getiren faaliyetlerde bulunarak dini konularda medrese usulü bir çok dersler okuttu.
1953 ve 1966 yıllarında olmak üzere iki kez kutsal topraklara giderek hac vazifesini yerine getirmiştir. 1963 yılında, Ayane Dağının tepesinde ki caminin yapımına bizzat öncülük etmiştir. Uzak mesafelerden sırtında malzeme (taş vs.) taşıyarak camii inşaatının tamamlanmasını sağlamıştır. Meşguliyetten uzaklaşmak suretiyle varlığın sırrına ermek için inzivaya çekilmek, Allah (cc) dostlarının hayat tarzıdır. Bu hayat tarzını benimseyen, Kur’an’ın lafzı kadar manasına da aşina olan, sorulduğunda Kur’anla ilgili meselelere hemen cevap vermesiyle tanınan Hocaefendimiz, sık sık bu camiye çıkardı. Yörede tanınan veya tanınmayan bir çok Allah (cc) dostu gibi kendisi de bu camide inzivaya çekilir, tefekkür, tezekkür ve ibadetle meşgul olurdu. Evveliyatı tam olarak bilinmemekle birlikte bu cami günümüze kadar bu özelliğini korumuştur. Temennimiz bundan sonra da camimizi, bu özelliğinden uzaklaştırmadan Allah (cc) dostlarının inziva ihtiyacına cevap vermesidir.
Sağlam kaynakların rivayetine göre; Hocaefendi askerlik yaparken nöbetçi subayı denetlemeye çıkar. Hocaefendinin nöbet yerinde olmadığını ve tüfeğinin nöbet kulübesinde olduğunu görür. Nöbetçi subayı tüfeği bulunduğu yerden almak ister ancak tüfeğin kendisine doğrultulduğunu görür.
Riyadan şiddetle sakınan, boş zamanlarında Kur’an-i Kerim okuyan, nafile namazları terk etmeyen,teheccüd namazına çok önem veren, 1945 yılından ölümüne kadar tüm teravih namazlarını hatimle kıldıran, ferasetinden sakınılan, herkesin hürmette kusur etmediği Hocaefendimiz, 1970 yılında beyin kanaması sonucu ebedi hayata göç etmiştir. Kıbledağı Köyünde ki aile mezarlığında metfun bulunan hocamızın mezar taşında;
Kur’an ile, Hadis ile, Fıkıh ile,
Geçti ömrüm, doymadım hiç biriyle,
Evlenmedim, dinlenmedim, bezmedim,
Uğraştım ta’lim-i ilm ile, hıfz ile.
Beyitleri yazılıdır.
Kendisine Allah (c.c)’dan rahmet, ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabr-ı cemil, ecr-i ceziller diliyoruz.
Hocam ruhun şad, mekanın Cennet-i a’lâ olsun.