Yükleniyor
Türklerden önce ve Türklerin Güneysu’ya yerleşmesinden sonra bölgede tam anlamıyla tarım ve hayvancılığa dayalı kapalı bir ekonomik sistem vardı. Bu dönemlerde halk, tüm gereksinimlerini kendi imkanları ile karşılamaktaydı. Bu ekonomik yapı Cumhuriyetten sonra da devam etti. Geçim sıkıntısı çekmemek için gurbete gidenler dışında hemen herkes tarımda faal ve çalışır durumdaydı. Esasında mısır ekimine ve hayvancılığa dayanan ekonomik faaliyetlere ilaveten bölgemizde yaylacılık, arıcılık, bakırcılık, kavurmacılık, pekmezcilik, ipekçilik, kopalicilik (kendirin dövülerek iplik yapılması), örücülük, kireçcilik, demircilik, bakırcılık, çarıkçılık, ormandan temin edilerek satılan çerikcilik vb. işlerde yapılırdı.
1930’lu yıllarda halk bir ara fındık üretimine ağırlık verdi. Ancak, fındık üretiminden beklenilen verim elde edemedi. Fındık tarlaları sökülerek tekrar mısır ekilmeye başlandı. Bu uygulama 1950’li yıllara kadar devam etti. Aynı dönemlerde de erkekler Hopa, Arhavi, Borçka, Kars, Batum, Kırım vb. bölgelere gurbete giderek ek gelir imkanları elde etmeye çalışdı. Gurbetçilik bölgemizin en önemli geçim kaynağı oldu. Öyle ki 1925-1930’lu yıllardan sonra Doğuya yapılan gurbetçilikten (Rus İhtilali nedeniyle) vazgeçildi ve Batıya yani İstanbul’a yapılmaya başlandı. Buna paralel olarak da özellikle denizcilik, inşaatçılık, dokumacılık, marangozluk, tarakçılık, kiremitçilik vb. küçük çaplı sanayi işlerinde çalışıldı.
1945-1950’li yıllar da tarımda çay üretimi gelişmeye başladı. Bununla birlikte tarımdaki fındık ve mısır üretimi de yerini tümüyle çay üretimine bıraktı. İlçemizde çay üretimi tarımda tek ürün haline gelirken çay sanayisi ve ticareti de buna paralel olarak gelişti. Bugün için ilçe topraklarının tarıma elverişli alanlarının hemen hemen tamamında çay tarımı yapılmaktadır. Çay üretimi, gurbetçilik ve diğer alanlarda çalışan yöre halkının gelir kaynakları çeşitlenerek artış gösterdi.
Bu gelişmeler gösteriyor ki; Güneysu halkının temel geçim kaynağını tarım ve tarıma dayalı sanayi teşkil etmektedir. Bu konuda özellikle çay tarımının hakimiyetinden söz etmek mümkündür. Son yıllarda çaya alternatif olarak arıcılık ve kivi yetiştirilmeye de başlanmıştır. Yalnız alışageldik tarım kültüründen kurtulup yeni alternatifler aramanın gerekli olduğuna inanılmaktadır.
Sebzecilik her ailenin kendi ihtiyacını karşılamaya yönelik olup küçük tarlalarda yapılmaktadır. Ayrıca traktör gibi tarım sanayi araçlarını kullanmaya müsait bir alan olmadığından bütün ekim, biçim işleri çapa vb. el aletleri ile yapılmakta olup insan gücüne dayanmaktadır. Nadiren hayvan gücünden istifade edilir. Hayvancılık faaliyetleri daha çok kırsal alanda olup büyük baş hayvan yetiştiriciliği ön plandadır. Bunun yanında yüksek kesimlerde kıl keçisi ağırlıklı küçükbaş hayvancılık ta yapılmaktadır.
Sanayi faaliyetleri olarak çay sanayi gerek üretim gerek istihdam açısından birinci durumdadır. İlçede 1 tane Çaykur’a, 18 tane özel sektöre ait olan çeşitli üretim kapasitesine sahip 19 adet fabrika ve atölye mevcut olup, ilçede yetişen çayın işlenmesinin yanı sıra komşu ilçelerden de alınan yaş çayı işleyen bu fabrikalar, ilçenin özel sektör çay sanayi bakımından diğer ilçelerden daha iyi olduğunu göstermektedir.
1984 yılında çayın üretimi, satışı, işlenmesi ve ticaretindeki devlet tekeli kaldırılarak özelleştirildi. Çaya dayalı tarımdan daha fazla gelir elde edilmeye başlanıldı. Özellikle de İstanbul’a olan gurbetçilik faaliyetleri ile birlikte ilçenin sosyo-ekonomik yapısında da büyük değişiklikler meydana geldi. Yöre halkının refah seviyesi yükseldi.
Gurbetçilik, ilçemiz insanının en önemli olgusu olmuştur. Gurbetçilik olayını 1935 yılı öncesi ve sonrası olmak üzere iki bölümde değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Gurbetçilik faaliyetleri, birbirinden farklı özelliklere sahiptir.
Birincisi; ayağında çarığı, sırtında hızarı ile geçimini temin edebilmek maksadıyla çalışabilir yaştaki tüm erkekler, Batum’a, Kırım’a vb. doğu bölgelerine giderdi. Bu gurbetçilikte halk sadece geçimini temin eder, az da olsa aile bütçesine katkı sağlar ve kısmen de kazancı ile tasarruf ederdi. Gurbete katılmayanlar ise yetiştirdikleri sebeze, meyve ve ormandan temin ettikleri çerikleri (keresteleri) şehir merkezine götürerek satardı. Elde edilen kazançla da hane halkının temel ihtiyaç maddelerini (şeker, gaz yağı, tuz vb.) satın alarak evine dönerdi. Bu gurbetçilikte dikkati çeken bir husus ise göç olayının yaşanmamasıdır.
İkincisinde ise çalışabilir yaştaki insanlar ayağında ayakkabısı, elinde keseri ile batıya ve özellikle de İstanbul’a yöneldi. İnşaatçılık ve denizcilik bu gurbetçilikte başı çekti. İş imkanları gelişti. Kazançlar arttı. Refah seviyesi yükseldi. Ülkemizin ekonomik gelişmesine paralel olarak da ilçemiz insanı bundan payını almayı başardı. Değişim ve gelişim belki de kaçınılmazdı. Bununla birlikte İlçemizden özellikle İstanbul’a göç hadisesi yaşanmaya başlandı. 1980 yılı sonrası nüfus hareketleri bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Güneysu’lu hemşerilerimiz; tarım ve havyacılıkla, sırtında hızarı ve elinde keseri ile başladığı yaşam mücadelesinden başarı ile çıkmasını bildi. Bu sosyo-ekonomik serüven bize çok büyük katkı sağladı. İnsanımızın bugünkü refah seviyesine ulaşmasının yollarını açtı. Bu ekonomik gelişim elbette sanıldığı kadar kolay olmadı. Hemşerilerimizin bilgisi, becerisi, girişimci ruhu, cesareti ve gelişimi takip eden karakter yapısı ile bu ekonomik başarıyı yakaladı.
Bu başarının devam edeceğine dair inancımızı vurgulamak istiyoruz. Bu inançla; sağlık, mutluluk ve esenlikler içersinde saygıdeğer hemşerilerimize hayırlı, bol ve bereketli kazançlar diliyoruz.
ULUCAMİ ÇAY FABRİKASI
ÇAY BAHÇESİ
MISIR TARLASI
MISIR DEĞİRMENİ